Tohum ve aşk. - KONSOLİDE DENEMELER

Tohum ve aşk.


Merhaba,

Bütün yaz  bloğu boş bırakmıştım. Yazmaya devam . Dün akşam Basmati Blues isminde bir film seyrettim. Hindistan'da geçen bir film. Filmin özü şu. 

Genç bir bilim kadını Dr. Linda Watt  çalıştığı şirket tarafından  Hindistan’a yeni nesil pirinç tohumunu yetiştirmek için gönderilir. Linda’ya  genç bir bürokrat olan yerli bir  genç işadamı rehberlik edecektir.  Fakat Linda başka bir gençle  tanışır ve ikili birbirinden hoşlanır. Bir süre sonra Linda farkında olmayarak çiftçileri köleleştirecek bir şirket politikasının aparatı olduğunu farkeder. Akabinde Linda kendini hoşlandığı gençle birlikte kendi şirketinin tohum politikasına  karşı köylülerle birlikte yapılan mücadelenin içinde bulur. El birliğiyle küresel tohum şirketinin oyunlarını boşa çıkarırlar.Bu film tohum sektörü konusunda yazmamı tetikledi. Malum ülkemiz içinde önemli bir konu bu.

Küreselleşme ile birlikte çok uluslu tohum şirketleri  ikinci veya üçüncü dünya ülkelerinin tarım politikalarının üstüne çökmüş durumdalar. Doğaldır ki bu tür şirketler adı üstünde şirket ve karlılık birinci plandadır. Satılan tohumun her sezon tekrar tekrar kullanılması bahis konusu olamaz. Sattıkları tohumun genleriyle oynadıkları biliniyor. Satışı garanti etmek için sertifika unsurunu küresel olarak kabul ettirmiş durumdalar. Küresel tohum piyasası yaklaşık 42 milyar dolar seviyelerindedir. Ülkemiz ise sertifikalı tohum üretiminin yüzde 40' ını üretmektedir.

Daha önceki bir makalemde sermaye önemlidir ama kimlerde olduğu daha önemlidir diye yazmıştım. Aynı şekilde bu sertifikalı tohumları kimlerin ürettiği dahada  önemlidir.

Biraz ayrıntılara girelim.  Ziraat Yüksek Mühendisi Dr. Necdet Oral şöyle belirtiyorÜlkemizde toplam 832 tohum şirketi bulunmakta. Bunların 778’i yerli, 32’si yabancı sermayeli, 22’si ise yerli-yabancı ortaklı şirkettir. Nicelik olarak her ne kadar yerli sayısı fazla gözükse de önemli olan şirketlerin niteliğidir. Başka bir deyişle az sayıdaki yabancı ve yabancı ortaklı şirketlerin toplam pazardan aldıkları paydır. Örneğin yabancı şirketlerin mısır, şeker pancarı ve ayçiçeği tohumunda pazar payları yüzde 90’a ulaşmaktadır. Bu tabiki dehşet verici. Yerli şirketlerin payı yok denecek kadar az.

Durum kısaca şudur. Ülkemizde yalnızca Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından kayıt altına alınmış çeşitlerin ticaretine izin verilmektedir. Bu nedenle çiftçinin kendi geliştirdiği yerel çeşitleri kayıt altına aldırmadığı sürece satışını yapması yasaktır. Bu yasağa uymayanlara 10 bin lira para cezası verilmektedir. Güncel durum hakkında araştırma yapmaya devam ediyorum.

Halbuki yerel tohumlar hastalık ve zararlılara dayanıklı olmaları nedeniyle tarım zehirlerine çoğunlukla ihtiyaç duymazlar. Besin değerleri yüksektir.Tohumlarımız kuraklığa dayanıklıdır. Yerel tohumlar bulundukları coğrafyada hayatta kalmak ve üremek için evrim geçirmişlerdir ve gelecek nesiller için hayati önemdedirler.


Yerel tohumların yok edilmesine neden olan, olabilecek politikalar son verilmelidir. Sertifikalı tohumlar yerine yerel tohumların dahada geliştirilmesine çalışılmalıdır. Çiftçiler ilgili konuda her açıdan  desteklenmelidir. Yerel tohumlarımız kayıt altına alınmalıdır. Açıkça bu konuda akla gelebilecek ne varsa yapılmalıdır.Tohum ve su konusu hayati önemdedir ve sonu Basmati Blues filmindeki gibi iyi bitmez. Gıda ve su konularının şakası olmaz. Kitleleri tarihe gömecek seviyede potansiyeli vardır bu konuların. Bedelini bu konularda adım atmayanlarda öder. Yerli tohumumuz yoksa aşkda yoktur. Hayat yoktur. Gelecekte yoktur.

Gerçek olan ise tohum şirketleri, kimyasal ilaç şirketleri kabus gibi. Bu kurumların fayda ve zarar analizi yapılmak zorunda. Faydalarınıda es geçmek mümkün değil.







Egemenliğe sahip olmanız yetmez. Her türlü yetki ve güce sahip olmanız da yetmez. Geleceği sırtlayacak, belirleyecek uzun vadeli gerçekçi ve akılcı oyunlar kurmuyorsanız,kuramıyorsanız. Kurmak zorundasınız. Değişimi yaratan ve yöneten olmalısınız. Birincil kültür olmanın ve varlığınızın devamının kuralları bunlardır. Yoksa. Baştan kaybettiniz demektir. Tabiki bunlar sermayenin ideolojisine ve sermayenin kimlerde olduğuna bağlıdır. Bu toprakların son üçyüz yıllık tüm sorunlarının ve başına gelenlerin nedeni budur. Unutulmaması gereken işe şudur. KISACA SERMAYE ÖNEMLİDİR. DAHADA ÖNEMLİSİ KİMLERDE OLDUĞUDUR.

Faik ÇALTILI. Finans ve yönetim danışmanı.

  • 0Blogger Yorum.
  • Facebook Yorum.
  • Disqus Yorum.


Yorum Gönder

comments powered by Disqus
Copyright © KONSOLİDE DENEMELER. Designed by OddThemes