Home Osmanlı Osmanlı'da Sened-i ittifak antlaşması.
Osmanlı'da Sened-i ittifak antlaşması.
Konsolide Denemeler Temmuz 27, 2015 2
Merhaba,
Off-Shore Bankalar ile ilgili yazımdan sonra Osmanlı tarihi ile yazmaya devam etmek istiyorum.Çünkü Osmanlı tarihi güncel finansal hayatımızın evrimi açısından çok önemlidir.
Osmanlı tarihini hazmetmek gerekir.Bu çok önemli ve şarttır.Tarihi ekonomik konjoktürün yarattığı siyasi hareketler yaratır.Bu yazımda bahis konusu olan Sened-i İttifak yasası Ben ce çok önemli.Ayrıca Osmanlı tarihindeki bazı anayasal çalışmaları ve nedenlerini de ele alacağım.Sened-i İttifak konusu Osmanlı ekabir ( oligarşi-ayan ) takımının halk üzerindeki baskılarının durdurulmasından ziyade kurumlaştırılması-tanınması çalışmasıdır.Osmanlı ya yaşaması için biraz daha zaman kazandırmıştır sadece.Bu konunun asıl aktörü olan Ayan Meclisi denen sınıfı oligarşik ( ilkel de olsa ) bir sınıf olarak tanımlayabiliriz.Ayrıca kısır doğmuş bir ek bir anayasa çalışması da diyebiliriz Sened-i İttifak konusuna.Ve bu konu Osmanlı'nın resmi çöküşünün başlangıcıdır.
AYAN MECLİSİ--Bu meclis seçilmiş parlementerler ( Meclis-i Mebusan ) ile birlikte tüm meclisi oluşturan, Padişah ın ülkenin ileri gelenlerini kapsayan ( bakan-üst düzey komutan-üst düzey dini kişiler-elçi-vali gibi ) belli bir yaşı aşmamış ( 40 ) kişilerden seçtiği bir grup-yasama organıdır.Bu organın yasal dayanağı 1876 yılına ait anayasadır. ( Kanun-Esasi-ye ).Kanun-i Esasi-ye ( esas-ana kanun ) ise Osmanlı Devletin tek ve son anayasası dır.(1924 yılında kaldırıldı ) Bu anayasa 119 maddeden ve 2 ana kısma ayrılıyordu.1 bölüm Padişah ların hak ve hukuki konumunu belirleyen maddelerden oluşuyordu.Bu maddelerin ana hatları şunlardır. Halifelik korunacak-padişahlık hanedanın en yaşlı üyesine ait olacak.Padişah lara dokunulmazlık-yaptıklarından sorumlu olmama hakkı.Parlementoyu toplamak-dağıtmak-para bastırabilmek-savaş/barış ilanı-şeriat kanunlarının uygulanması ve denetimi gibi haklardır..Tabiki mir-i toprak sisteminin askıya alındığı,özel mülkiyetin yerleştiği bir ortamda şeriat kanunları nasıl uygulanacak ve korunacaksa.2 bölüm ise halk ile ilgiliydi..Osmanlı vatandaşı kavramı netleştirildi.Osmanlı devleti uyruğunda olan kişiler din ve mezhep ayrımı yapılmadan vatandaş sayılacaktı.Sanki yapılıyormuş gibi.Yüce divan kuruldu.Devlet görevlilerinin türkçe bilme zorunluğu-hakimlerin görev bıraktırılamaması-kişilerin mali gücü oranın da vergilendirilmesi-herkesin eşit olduğu-sadrazam ve şeyhülislamın padişah tarafından atanması gibi. İşte bu kanunla Ayan Meclisi kuruldu.Bu meclisin üye sayısı meclis-i mebusan sayısının üçte birini aşamazdı.Ömür boyu seçiliyorlardı.Taki kendileri vefat yada istifa edinceye kadar.Bu kişilerin ana özelliği mali ve nufuz açısından güçlü olmalarıydı.Devlet otoritesini tehdit edebilecek boyutta bir güç bahis konusuydu.Üstelik bu kişilerin bir yasama organında bulunmaları ellerini daha da güçlendiriyordu.Halkın bu adamların elinden çektiklerini tahmin edebiliyormusunuz.
Ayanlık kurumunun oluşmasında ki etkenleri şöyle sıralayabiliriz.Osmanlı Devletinin gelir kaynaklarından birisi de kiraya verilen topraklardı.Devletin güçlü olduğu dönemlerde bu sistem çok nadir uygulanan bir yöntemdir. Çünkü nüfusun çoğunluğu o dönemlerde taşrada bulunuyordu.Ana üretim şekli tarım-hayvancılıktı.Tımar sistemi üretim henüz geçerliliğini yitirmemişti.Küçük meta üretimi yok denecek kadar azdı.Fakat Avrupa da sanayi devrimi ile başlayan üretim şekli ister istemez Osmanlı yada sıçradı.Bu dönemde Osmanlı dada sanayileşme süreci başladı.Dolayısıyla büyük şehirlere göçlerin başladığını görüyoruz.Topraklar hızla boşalması başlamıştı artık.Zaten halk tımar sisteminde ezilmekten bıkmıştı.Çıkış-kurtuluş olarak gördü şehirlere gelmeyi.İyi-kötü işte bulabiliyordu.İşte Osmanlı nın sanayileşme hamlelerinin-çabalarının boşa çıkması-burokrasi ve devletin hantallığı borç yükünü artırmaya ve bu borçların ödenmesi sorunu klinik hal almaya başlayınca geniş toprakların kiraya verilerek bütçe denkliğinin sağlanması yöntemine sıklıkla girişildi.Aslında bu yöntem sanayileşme çabalarından öncede sıklıkla kullanılmaya başlanmıştı. Tabiki doğal olarak eski tımar sahipleri ( tımar yöneticileri ) veya azınlık ekabirleri-gayri-müslümkerin çoğunlıkta olduğu bölgelerde bu toprak kiralama olayında başrolü oynadılar.Borçlanma sorununun çözülememesi bu kiralanan toprakların ayan denilen kişilerin mülkiyetine geçmesine yol açtı.Bu konjoktür uzun vadede azınlık milliyetçi hareketlerin doğmasına yol açmıştır.Toprak yoksa milliyetçilikte olmaz-yaşamaz zaten. BÖYLELİKLE AYAN DENEN FEODAL-ACIMASIZ BİR SINIF ORTAYA ÇIKTI.Tabiki bireysel olarak bu tanıma uymayan ayanlar olmuştur.Mesela memleketimde ayanlık döneminden kalma SENCER ÜNLÜ isminde bir ağa vardı.Ne mükemmel-kaliteli.inanılmaz iyi bir insandı.Nur içinde yatsın.
Pratikte meclis-i mebusan gibi birinci sıradaki yasama organının bir etkinliği bahis konusu olmamıştır-olamazdı da zaten..Günlük hayata ayan sınıfının devlet üzerindeki yaptırımı daha yüksektir.Bu sınıfin günümüzdeki yansıması Tusiad-Musiad veya benzeri gruplardır.Ayan sınıfı taşrada ekonomik gücü elinde bulunduran feodal bir sınıftır.Bir nevi bağımsız gruplar diyebiliriz.İşte bu konjoktür Osmanlı nın hem devlet otoritesini hem de halk gözündeki meşruluğunu tehdit ediyordu.Yer yer küçük çapta ayaklanmalar da oluyordu.Örneğin Ege bölgesinde efeler ayan zülum ve sömürüsüne karşı çıkmışlardır.Tabiki ayanlardan beslenen çetelerde vardır.Hele ki hak ve adalet açısından şeriat hükümlerinin zaafiyete uğraması ve bunun kurumlaşması-klinik bir hal aması son derece tehlikeli bir ortam yaratmıştı.ARTIK TÜM SİSTEM TEHLİKELİ BİR YIPRANMA SÜRECİNİN İÇERİSİNDEYDİ.Bu duruma bir son vermek mecburiyeti hasıl olmuştu.Genel olarak tüm halk katmanlarının belli bir çizgide barış-huzur içinde yaşamalarını sağlamak ve bunu kurumlaştırmak gerekiyordu.Üstelik bu dönemlerde padişahlık konusunda II.Mahmud ve IV.Mustafa arasındaki taht kavgaları ayanların daha da pervasızlaşmalarına zemin hazırlamıştı.
Bu dönemin içerisinde II.Mahmud tahtı ele geçirdi. Dolayısıyla otoriteyi sağlamak maksadıyla ayan meclisi üyeleri ile bir toplantı yapıldı.Bu toplantıda alınan kararların yazıya geçirilip imzalanmasıyla ortaya çıkan anlaşmaya Sened-i İttifak dendi.( 1808 ) Bu anlamaya göre ayanlar halka zulmedemiyeceklerdir.Vergi toplamakta adaletsizlik yapamıyacaklardı.Tabiki bunlar pratikte mümkün değildi.Çünkü bu anlaşmaya göre ayanlar kendi bölgelerinde-hizmetinde olanları korumak-cezai müeeyyideler uygulayabilmek hakkını elde etmişlerdir.Yani bu kişileri yaptıkları konusunda Osmanlı cezalandıramıyacaktı.Bu da halkın hak ve hukukunun korunması konusunu askıda bırakıyordu.Anlamsızdı yani.Diğer bir konu ise.Ayanlar eğer üst yönetimde ( sadrazamlık gibi ) yanlış davranışların ( yolsuzluk-devlet aleyhine olan ) olması durumunda-ilgili uygulamalara karşı çıkabileceklerdi.Sürekliliği sağlamak içinde taraflardan değişiklik olursa yeni sadrazam-padişah ve ayanlar bu anlaşmayı imzalayacaklardı.Bu anlaşmadan ayanların karlı çıktığı açıkça ortadadır.Daha önce belirsiz olan konumları. ( muhatap alınarak-tavizler verilerek ) netleşmiştir.Üstelik bu ayanlar gayri müslimlerden de oluşuyordu.Zaten ayanların çoğunluğu katılmamıştır.Sistem çökmüştür artık.Zaman ele geçirmiştir sistemi. Osmanlı zaman kazanıp yeri geldiğinde tekrar tam otoriteyi sağlamak amacındaydı..Ayanlar ise bu çalışmayı ciddiye almamışlardır-çoğunluğu katılmamıştır.Zaten niye ellerindeki gücü başka bir güçle paylaşınlardı ki.Sistemin çöktüğü gün gibi aşikardı.Kısaca taraflar samimi değildi yani.Müslüman Türk halkı sahipsizdi.
Gizli işsizlik gibi.Çalışıyor görünüyorsun ama ürettiğin birşey yok.Tam bir tiyatro.Zaten kısa bir süre sonra Mısır ve Arnavutluk ayanları ciddi sorunlar yaratmıştır.İşin ilginç tarafı bu anlaşmayı öneren kişi, kendisi de bir ayan olan Mustafa Alemdar Paşa dır.Üstelik tüm bu olanlardan sonra kendi eşrafı da özellikle İstanbul da kalanlar halkı canından bezdirmiştir.Ayanların etkinliği daha sonra ortadan kaldırılsa da bir şey değişmemiştir.
Ayanların ve onların kalıntıları olan ağaların Cumhuriyet Türkiye sindeki son etkinlikleri Menderes döneminden ortaya çıktı.Köy Enstitüleri nin kapatılmasında başrolü oynadılar.Ülkemizin bugünkü geri kalmışlığının asli nedeni oldular.Batı bölgelerinde etkinlikleri kalmadı.Fakat doğu bölgemizde hala etkinler. Bu etkinlik doğu bölgelerinde İşbirlikçi Kürt milliyetçiliğinin kurumlaşmasına yol açmıştır.
Sened-i İttifak anlaşması ekonomik-yapısal değişimlere karşı hiçbir şeyin yapılamıyacağının bir delilidir.Nicel olarak birikmiş olan sorunların patlamasının önünün alınamıyacağı gerçeğini gösteren tarihi bir anekdottur sadece.Üstelik zaman sizi bırakmışsa-aleyhinize çalışıyorsa yapabileceğiniz birşey yoktur.
Egemenliğe sahip olmanız yetmez. Her türlü yetki ve güce sahip olmanız da yetmez. Geleceği sırtlayacak, belirleyecek uzun vadeli gerçekçi ve akılcı oyunlar kurmuyorsanız,kuramıyorsanız. Kurmak zorundasınız. Değişimi yaratan ve yöneten olmalısınız. Birincil kültür olmanın ve varlığınızın devamının kuralları bunlardır. Yoksa. Baştan kaybettiniz demektir. Tabiki bunlar sermayenin ideolojisine ve sermayenin kimlerde olduğuna bağlıdır. Bu toprakların son üçyüz yıllık tüm sorunlarının ve başına gelenlerin nedeni budur. Unutulmaması gereken işe şudur. KISACA SERMAYE ÖNEMLİDİR. DAHADA ÖNEMLİSİ KİMLERDE OLDUĞUDUR.
Faik ÇALTILI. Finans ve yönetim danışmanı.
Paylaş :
Güzel bir yazı.Son derece aydınlatıcı.Bu konu hakkında hiçbir bilgim yoktu.
YanıtlaSil
YanıtlaSilBu konularda bilgim yoktu.Teşekkürler