Ulusların kaderlerini tayin hakkı üzerine. - KONSOLİDE DENEMELER

Ulusların kaderlerini tayin hakkı üzerine.



Merhaba,

Kürt sorunu.

Tabiki böyle bir sorun var ve bu sorun Yavuz Sultan Selim dönemindeki Bedirhan ların ayaklanmasıyla başladı. İçinde bulundukları devletlerin veya çevre devletlerin egemenliğinin durumuna, gücüne göre ara sıra ayaklandılar veya anlaşma yolunu seçtiler. İlk ayaklanmada derinlemesine bir Kürt ulus bilinci tabiki yoktu. O dönemlerde güçlü bir Türk aşireti de ayaklanıp egemenlik hakkı veya ortaklığı isteyebilirdi. Şimdi olduğu gibi o dönemlerde daha doğrusu  özel mülkiyetin ve paranın doğduğu,kurumlaştığı andan itibaren egemenlik alanlarındaki boşluklar doldurulmuştur,gasp edilmiş veya ele geçirilmiştir. Bu açıdan Kürt elitleri boşluğu gördükleri dönemlerde şanslarını deneme yolunu seçmişlerdir.

Kürt sorunu pratikte sol jargonla  yürümektedir. Sol çizgi etkin görünmektedir. PEKİ ARKA PLANI ÖYLEMİDİR?. Ulusların kaderlerinin tayin hakkı olduğunu savunmakta ve bu hakkı kullanmak istemektedirler.Tabiki isteyeceklerdir. SORUN GERÇEKTE ULUS DENİLEBİLECEK BİR YAPI,MİLLET VARMIDIR?. Selçuk lu yıkıldıktan sonra bırakın Anadolu yu çevre coğrafyalarda bile ortada bir Kürt etkinliği görülmemiştir. Olsaydı Osmanlı yerine bir Kürt devleti ortaya çıkabilirdi. Bu açıdan ulus olmaları konusunu ciddiye almıyorum. FAKAT.HALKLAR,MİLLETLER DOĞARLAR.DOĞDUKTAN SONRA BİR ÖZBİLİNÇ OLUŞTURUP BUNU KURUMLAŞTIRABİLİRLERSE ( Hayatın her alanında ) ayakta kalırlar, daha doğrusu kabul görürler. Kürt bilinci bu açıdan daha işin başındadır. ULUS OLMAK KOLAY İŞ DEĞİLDİR. Tarih böyle nice oluşumların gömülmesinin örnekleriyle doludur. Başarırsınız 50 yıl sonra yok olursunuz. Kimse hatırlamaz. Neyse.

Kürt hareketi ulusların kaderlerini tayin hakkı meselesini Lenin e dayandırmaktadır. Lenin ezen ulus sosyalisti ezilen ulusun kaderini tayin hakkı için mücadele etmezse sosyalist değil şovenisttir demiştir. Ama kimse sorgulamamıştır bunu. Ya herkes eziliyorsa ?. Dolasıyla ülkedeki sol grupları arkasına almıştır. Hoş son aylarda Kürt hareketinin aslında sağ bir çizgi olduğunu savunan gruplarda ortaya çıkmaya başladı ama etkin olamazlar. Atı alan üsküdar ı geçmiştir. Peki bu tayin hakkı meselesini önce kim ortaya attı.

Bu açıdan  Kürt hareketi her iki kanaldan kendini sağlama almış görünmektedir. Malum hem RUSYA Hem de ABD tarafından yolları açıktır. Pratiktede açıkça her alanda desteklenmektedirler. Unutmamak gerekir ki Osmanlı nın son dönemlerinde ve kurtuluş savaşı öncesi de kendilerini sağlama aldıklarını sanıyorlardı. Fakat çatışmalarda yanlız bırakıldılar. Malumunuz üzerine ülkemiz özellikle son 30 yıldır ciddi bir iç sorunla başbaşa. Kimileri bu sorunu kürt sorunu,kimileri emperyalizm sorunu olarak adlandırıyor. Bir açılalım bakalım.

KISACA KÜRT HAREKETİ HEM RUSYA DAN HEM DE ABD DEDEN OLUR ALMIŞTIR. YANİ EMPERYALİZMDEN.BU DURUMDA BU HAREKETE SOL DİYEBİLİRMİYİZ ?. ARTIK BUNUN ÖNEMİ YOKTUR. ZATEN GÜNÜMÜZ DÜNYA SINDA SAĞ VE SOL KÜLTÜR ÇÖKMÜŞTÜR. YENİ KÜRESEL BİR KÜLTÜR HIZLA YAYILMAKTADIR. ABD Lİ BÜYÜK SERMAYEDARLAR SOSYALİZMİ SAVUNMAKTADIRLAR.

Aslında  ortada ulusların kaderlerini tayin hakkı falan yoktur. Hiçbir zamanda olmamıştır. ÖRNEĞİN..Mirsaid Sultangaliyev hakkında az çok bir şeyler biliriz. Sol çizgiye ciddi anlamda inanmış birisidir. Bolşevik devriminin gerçekleşmesinde etkin olan hatta gerçekleşmesindeki en etkin kişi olan GALİYEV daha sonraları 28 ocak 1940 kurşuna dizilerek idam edilmiştir. Peki neden?. Müslüman Türk halklarının Rus egemenliğinden kurtarılması,ulusal kurtuluş ve sosyalizmin bütün Doğu halklarında zaferinin sağlanmasını bolşevik devrimininden sonra hayata geçirilmesini istediği içinNitekim devrimden sonra Rusya müslümanları 2.inci kongresi, Rusya müslümanları askerleri kurultayı,Rusya müslümanları din adamları kurultayı çalışmaları yasaklanmıştır. 80.000 kişilik bir orduyla Çarlık Rusya sına karşı bolşeviklerin yanında çarpışan Sultangaliyev devrimden sonra Türk uluslarının kaderlerini tayin hakkı istediği için, güya enternasyonalizme inanmadığı için idam edilmiştir. Kısaca bolşevik devrimi arka planda Rus milliyetçiliğine çalışmıştır. Bu işler her zaman böyleydi bundan sonrada böyle olacak.

ABD, RUSYA VE ÇİN ULUSLARIN KADERLERİNİ TAYİN HAKKINI ÖNCE KENDİLERİNDE BİR HAYATA GEÇİRSELER DAHA İYİ OLMAZ MI ?.

Gelelim ABD ye.ABD nin ulusların kaderlerini tayin hakkı konusundaki yaklaşımları tümden geçici siyasi açılımlardan başka bir şey değildir. Artık yanında Rusya da vardır. Peki neden hala bu konuda ısrarla diretmektedirler ?. Üstelik ciddi ciddi ve hiç de taviz vermemektedirlerNEDEN ?. Dünya savaşlarından sonra güçlü ülkeler-emperyalizm bir çöküş yaşadı. Hoş bretton-woods anlaşmasıyla global finans sistemini kurdular ama Türkiye gibi ulus devletlerin ortaya çıkmasını önleyemediler. Ulus devlet demek bağımsız ekonomi,sermaye ve burjuvazi demek.Bu unsurların kalıcı olmasını sağlamanın yolu da aydınlanmadan geçmekteAydınlanma ise bilgi üretmek demek.Bilgi üretmek demek küresel Dünya da söz sahibi olmak demek. Kısaca küresel egemenliğe ortak olmak demek. 

Bu aşamada emperyalizmin imdadına ulusların kaderlerini tayin hakkı yetişmiştir. Türkiye gibi imparatorluk mirasçısı bir ülkede farklı kültürlerin entegre olup yeni bir ÖZBİLİNÇ  yaratmasının önü ancak ulusların kaderlerini tayin hakkı masalıyla kesilebilirdi. İmparatorluktan  gelme bu  ülkede ilgili  konuyu kullanmak için yeterince malzeme var. Daha doğrusu tüm devletler az-çok bu sosyo-ekonomik konumda.Kullanılacak malzeme çok.

EMPERYALİZMİ ARKANIZA ALARAK BİR DEVLET KURABİLİRSİNİZ. BUNU BECEREBİLİRSİNİZ. ASLA KALICI OLMAZ. BU ARADA DİLİNİZ VE BAYRAĞINIZ OLACAKTIR. KENDİ KENDİNİZİ DE YÖNETEBİLİRSİNİZ.AMA.ASLA DEVLET SİZ İN OLMAYACAKTIR.

İŞİN ÖZÜNE GELİRSEK EMPERYALİZMİN-FİNANS KAPİTALİN VARLIĞI ARTIK ULUSLARIN KADERLERİNİ TAYİN HAKKI STRATEJİLERİNE  BAĞLIDIR. BU KADAR ÖNEMLİ BİR KONU FİNANS KAPİTALİN ELİNDE KULLANIŞLI BİR  SİLAH OLMUŞTUR. ÇÜNKÜ. KARŞILARINA GÜÇLÜ ULUSAL-MİLLİ SERMAYE GRUPLARININ ÇIKMASININ ÖNÜNÜ  ANCAK BÖYLE ALABİLİRLER.

Bu kavram önce Vladimir Lenin tarafından 1914 yılında ortaya atılmıştır. Daha sonra ABD Başkanı Wilson'un sunduğu 1918 tarihli Wilson Prensipleri'yle kurumlaşmış,netleşmiştir.Sosyalistler ve kapitalistler bu konuda birleşmişlerdir. Bütün sorunlar bitmiştir. Sıra ulusların kaderlerini tayin hakkını vermeye gelmiştir. Aslında bu prensipler güçlü, entegrasyonunu tamamlamak üzere olan ülkeleri paylaşmak için ortaya atılmıştır. 

Bugünlere baktığımızda gerçeğin farkına varıyoruz.

İşin gerçeği ise  halkların kardeşliği yoktur. Halkların entegrasyonu vardır. Halkların kardeşliği ekonomiye ve güce bağlıdır. Bir ülkede ekonomi ve güç zayıfladığında halkların kardeşliğide biter. Bu tarih boyunca böyleydi. Bundan sonrada böyle olacak.





Egemenliğe sahip olmanız yetmez. Her türlü yetki ve güce sahip olmanız da yetmez. Geleceği sırtlayacak, belirleyecek uzun vadeli gerçekçi ve akılcı oyunlar kurmuyorsanız,kuramıyorsanız. Kurmak zorundasınız. Değişimi yaratan ve yöneten olmalısınız. Birincil kültür olmanın ve varlığınızın devamının kuralları bunlardır. Yoksa. Baştan kaybettiniz demektir. Tabiki bunlar sermayenin ideolojisine ve sermayenin kimlerde olduğuna bağlıdır. Bu toprakların son üçyüz yıllık tüm sorunlarının ve başına gelenlerin nedeni budur. Unutulmaması gereken işe şudur. KISACA SERMAYE ÖNEMLİDİR. DAHADA ÖNEMLİSİ KİMLERDE OLDUĞUDUR.

Faik ÇALTILI. Finans ve yönetim danışmanı.

  • 3Blogger Yorum.
  • Facebook Yorum.
  • Disqus Yorum.


3

  1. Çok ciddi tespitlerin yapıldığı bir yazı..

    YanıtlaSil
  2. Doğal seleksiyon her alanda çalışmakta ve ayrım yapmamaktadır.Özbilinç var olmanın en önemli kıstası gibi görünüyor.

    YanıtlaSil

comments powered by Disqus
Copyright © KONSOLİDE DENEMELER. Designed by OddThemes